Sepetim (0) Toplam: 0,00TL
%10
Uygulamada Komşuluk Hukuku Alaattin Bük

Uygulamada Komşuluk Hukuku(TMK 737-750)

Liste Fiyatı : 300,00TL
İndirimli Fiyat : 270,00TL
Kazancınız : 30,00TL
Taksitli fiyat : 3 x 90,00TL
Havale/EFT ile : 264,60TL
%10
Temin Süresi 3 İş Günüdür.
9786050508628
78530
Uygulamada Komşuluk Hukuku
Uygulamada Komşuluk Hukuku (TMK 737-750)
270.00

Bir taşınmaza malik olan kişinin, taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tasarruf yetkisinin sınırlarından birisi de komşu taşınmaz maliklerinin taşınmazlarını kullanma hakları oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle taşınmaz malikinin, taşınmazını kullanırken Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde düzenlenen tasarruf yetkisini, taşınmazına sınır olan veya hukuken komşu sayılan taşınmaz maliklerinin tasarruf yetkilerini kısıtlamayacak, onları maddi ve manevi olarak zarara sokmayacak şekilde kullanma yükümlülüğü getirilmiştir. Buna ilişkin çeşitli yasal düzenlemeler bulunmakla birlikte doğrudan TMK’nin 737 ile 750. maddelerinde “Komşu Hakkı” başlığı altında düzenlenen haller komşuluk hukukunun temel kurallarını düzenlemektedir. Komşuluk hukukuna ilişkin düzenlemelerin bir kısmı taşınmaz maliklerinin taşınmazını kullanırken dikkat etmesi gereken ve taşınmazının sınırlarını aşmadan kullanabileceği bazı tasarrufları belirlerken, diğer kısmı komşu lehine katlanma yükümlülüğü getiren düzenlemelerdir. Örneğin, taşınmazın kullanma biçimi(taşkın kullanım hali) (m. 737), taşınmazda yapılacak kazı ve yapılar (m. 738-739), taşınmaz üzerindeki bitkilerin komşulara vereceği zararlar (m. 740-741), doğal olarak akan suyun kullanım durumu (m. 742) ile taşınmazdan çıkan fazla suyun akıtılması (m. 743) ile ilgili düzenlemeler taşınmaz malikinin kendi taşınmazı içerisindeki tasarruflarının, komşu parsel zararına olmaması kuralından hareketle düzenlenmesine karşın, mecra geçirilmesi (m. 744-746) ve geçit irtifakı kurulması (m. 747-748) taşınmaz malikinin komşu parsellerin kullanım amacını kolaylaştıran, lehlerine katlanma yükümlülüğünü getiren kurallardır.

Komşuluk hukukundan kaynaklanan kısıtlamalar ile benzerlik gösteren site ya da apartman dairelerinin malikleri arasında cereyan eden uyuşmazlıklar, uygulama olarak TMK’de düzenlenen komşuluk hukuku kuralları ile benzerlik gösterse de, kendine özgü yasası bulunduğundan, bu tür uyuşmazlıklara 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) kuralları

uygulanacaktır. Ancak KMK’nin dokuzuncu bölümünde düzenlenen, birden fazla taşınmazın birleştirilmesiyle kurulan, aynı site içerisinde bulunan ve fakat kat irtifakı ya da kat mülkiyeti bulunmayan, toplulaştırma yapılmamış taşınmazlar için Kat Mülkiyeti Kanunu’nun uygulanamayacağı için yine TMK’nin komşuluk hukukuna ilişkin kuralları uygulanacaktır.

Komşuluk hukukunda prensip olarak, fiili olarak sınır olan iki taşınmaz arasında meydana gelen ve komşuluk hukukuna aykırı kullanımdan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü aranırken, bazı durumlarda sınır olmasa dahi aynı çevrede bulunan ve fakat komşuluk hukukuna aykırı kullanımdan kaynaklanan zarardan etkilenen taşınmazlarda komşu sayılmaktadır. Örneğin kazı ve yapılarda sınır komşusu olan taşınmaz etkilenirken; suların kirletilmesi, geçit ve mecra kurulması gibi komşuluk hukuku uygulamalarında doğrudan sınır olmayan taşınmaz malikleri de komşu kavramı içerisine girmektedir.

Taşınmazlara ilişkin çok sık karşılaşılan bir uyuşmazlık türü olarak komşular arasındaki uyuşmazlıklarda verilen hüküm ile müeyyide olarak elatmanın önlenmesi, eski hale getirme, men gibi kararlar yanında kişinin taşınmazından yol ya da mecra geçirilmesine katlanma gibi kararlar verilmektedir. Bu kararların uyuşmazlığın çözümünde yeni ihtilaflara neden olmaması için mutlaka keşif yapılması, keşifte mahalli bilirkişi dinlenilmesi, ölçekli ve detaylı kroki içeren raporların alınması ve bunların hüküm eki sayılması, hükmün tereddüt uyandırmadan uygulanabilecek nitelikte olması önem arz etmektedir.

Komşuluk hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların hemen hemen hepsinde yasal düzenlemelerin tamamlayıcısı mahalli örf ve adettir. Hatta bazen yasal düzenleme ile doğrudan çözülemeyen ve ancak örf ve adet ile çözüme kavuşturulabilecek anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Örneğin komşunun pencerelerinin, kendi aile mahremiyetini ihlal ettiği iddiası ile açılan davalarda tamamen örf ve adet ön plana çıkmaktadır. Zararın kapsamı belirlenirken yine objektif bir kriter olarak normal bir insanın etkilenebileceği zarar kavramı ortaya çıkmaktadır. Örneğin sesten dolayı oluşan rahatsızlık için yapılan başvuruda normal biri kişinin duyacağı rahatsızlık temel alınan bir kriterdir. Bunun yanında, çevresel faktörler, taşınmazların bulunduğu yer, örf ve adet, bilimsel veriler gibi birden fazla

kriterin bir araya getirilerek uyuşmazlıkların çözümlenmesi gerekmektedir.

Komşuluk hukuku içerisinde bilinmeyen veya anlaşılamayan konulardan birisi de ihtiyati tedbir kararı verilip verilemeyeceğidir. İhtiyati tedbir kararı komşuluk hukuku uyuşmazlıklarında da uygulama yeri bulmaktadır. Komşu parsel malikinin zarar verici eyleminin dava sonuna kadar durdurulması veya geçit ve mecra hakkı kurulması gibi davalarda tedbiren hüküm sonuna kadar geçit yeri gösterilmesi gibi kararlar verilmesi mümkündür.

Yine artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen cep telefonlarının çalışması için olmazsa olmaz unsurlarından olan baz istasyonlarının sağlığa zarar verdiği iddiası ile açılan davalarda komşuluk hukuk içerisinde değerlendirildiğinden eserde yer verilmiştir. GSM operatörleri ile birlikte Bedel nun kurulduğu taşınmaz malikleri taraf gösterilerek açılan davada, baz istasyonunun yaydığı sinyaller ile komşu parsellerde bulunan insanların sağlığına zarar verip vermediğinin tespiti açısından yapılacak incelemenin nasıl olacağının tespiti içtihatlar ile belirlendiğinden dikkat edilmesi gereken hususlardan biridir.

Tüm bu hususlar ve daha fazlası bu çalışma içerisinde sunulmaktadır. Eser hazırlanırken uygulayıcı olarak hâkimler, avukatlar ve bilirkişilerin ihtiyaç duyacakları hususlar açıklanmaya çalışılmıştır. Yirmi bir yıllık hukuk hâkimliği mesleğimin dokuz yılı münhasıran komşuluk hukukuna ilişkin davaların görüldüğü dosyaları inceleme görevi bulunan Yargıtay 14. Hukuk Dairesi tetkik hâkimi olarak geçtiği için burada edindiğim bilgi birikimi ile Türkiye Adalet Akademisinde hoca olarak verdiğim dersler sırasında edindiğim tecrübeden de yararlanarak bu eseri kıymetli meslektaşlarımın hizmetine sunuyorum.

  • Açıklama
    • Bir taşınmaza malik olan kişinin, taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tasarruf yetkisinin sınırlarından birisi de komşu taşınmaz maliklerinin taşınmazlarını kullanma hakları oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle taşınmaz malikinin, taşınmazını kullanırken Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde düzenlenen tasarruf yetkisini, taşınmazına sınır olan veya hukuken komşu sayılan taşınmaz maliklerinin tasarruf yetkilerini kısıtlamayacak, onları maddi ve manevi olarak zarara sokmayacak şekilde kullanma yükümlülüğü getirilmiştir. Buna ilişkin çeşitli yasal düzenlemeler bulunmakla birlikte doğrudan TMK’nin 737 ile 750. maddelerinde “Komşu Hakkı” başlığı altında düzenlenen haller komşuluk hukukunun temel kurallarını düzenlemektedir. Komşuluk hukukuna ilişkin düzenlemelerin bir kısmı taşınmaz maliklerinin taşınmazını kullanırken dikkat etmesi gereken ve taşınmazının sınırlarını aşmadan kullanabileceği bazı tasarrufları belirlerken, diğer kısmı komşu lehine katlanma yükümlülüğü getiren düzenlemelerdir. Örneğin, taşınmazın kullanma biçimi(taşkın kullanım hali) (m. 737), taşınmazda yapılacak kazı ve yapılar (m. 738-739), taşınmaz üzerindeki bitkilerin komşulara vereceği zararlar (m. 740-741), doğal olarak akan suyun kullanım durumu (m. 742) ile taşınmazdan çıkan fazla suyun akıtılması (m. 743) ile ilgili düzenlemeler taşınmaz malikinin kendi taşınmazı içerisindeki tasarruflarının, komşu parsel zararına olmaması kuralından hareketle düzenlenmesine karşın, mecra geçirilmesi (m. 744-746) ve geçit irtifakı kurulması (m. 747-748) taşınmaz malikinin komşu parsellerin kullanım amacını kolaylaştıran, lehlerine katlanma yükümlülüğünü getiren kurallardır.

      Komşuluk hukukundan kaynaklanan kısıtlamalar ile benzerlik gösteren site ya da apartman dairelerinin malikleri arasında cereyan eden uyuşmazlıklar, uygulama olarak TMK’de düzenlenen komşuluk hukuku kuralları ile benzerlik gösterse de, kendine özgü yasası bulunduğundan, bu tür uyuşmazlıklara 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) kuralları

      uygulanacaktır. Ancak KMK’nin dokuzuncu bölümünde düzenlenen, birden fazla taşınmazın birleştirilmesiyle kurulan, aynı site içerisinde bulunan ve fakat kat irtifakı ya da kat mülkiyeti bulunmayan, toplulaştırma yapılmamış taşınmazlar için Kat Mülkiyeti Kanunu’nun uygulanamayacağı için yine TMK’nin komşuluk hukukuna ilişkin kuralları uygulanacaktır.

      Komşuluk hukukunda prensip olarak, fiili olarak sınır olan iki taşınmaz arasında meydana gelen ve komşuluk hukukuna aykırı kullanımdan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü aranırken, bazı durumlarda sınır olmasa dahi aynı çevrede bulunan ve fakat komşuluk hukukuna aykırı kullanımdan kaynaklanan zarardan etkilenen taşınmazlarda komşu sayılmaktadır. Örneğin kazı ve yapılarda sınır komşusu olan taşınmaz etkilenirken; suların kirletilmesi, geçit ve mecra kurulması gibi komşuluk hukuku uygulamalarında doğrudan sınır olmayan taşınmaz malikleri de komşu kavramı içerisine girmektedir.

      Taşınmazlara ilişkin çok sık karşılaşılan bir uyuşmazlık türü olarak komşular arasındaki uyuşmazlıklarda verilen hüküm ile müeyyide olarak elatmanın önlenmesi, eski hale getirme, men gibi kararlar yanında kişinin taşınmazından yol ya da mecra geçirilmesine katlanma gibi kararlar verilmektedir. Bu kararların uyuşmazlığın çözümünde yeni ihtilaflara neden olmaması için mutlaka keşif yapılması, keşifte mahalli bilirkişi dinlenilmesi, ölçekli ve detaylı kroki içeren raporların alınması ve bunların hüküm eki sayılması, hükmün tereddüt uyandırmadan uygulanabilecek nitelikte olması önem arz etmektedir.

      Komşuluk hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların hemen hemen hepsinde yasal düzenlemelerin tamamlayıcısı mahalli örf ve adettir. Hatta bazen yasal düzenleme ile doğrudan çözülemeyen ve ancak örf ve adet ile çözüme kavuşturulabilecek anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Örneğin komşunun pencerelerinin, kendi aile mahremiyetini ihlal ettiği iddiası ile açılan davalarda tamamen örf ve adet ön plana çıkmaktadır. Zararın kapsamı belirlenirken yine objektif bir kriter olarak normal bir insanın etkilenebileceği zarar kavramı ortaya çıkmaktadır. Örneğin sesten dolayı oluşan rahatsızlık için yapılan başvuruda normal biri kişinin duyacağı rahatsızlık temel alınan bir kriterdir. Bunun yanında, çevresel faktörler, taşınmazların bulunduğu yer, örf ve adet, bilimsel veriler gibi birden fazla

      kriterin bir araya getirilerek uyuşmazlıkların çözümlenmesi gerekmektedir.

      Komşuluk hukuku içerisinde bilinmeyen veya anlaşılamayan konulardan birisi de ihtiyati tedbir kararı verilip verilemeyeceğidir. İhtiyati tedbir kararı komşuluk hukuku uyuşmazlıklarında da uygulama yeri bulmaktadır. Komşu parsel malikinin zarar verici eyleminin dava sonuna kadar durdurulması veya geçit ve mecra hakkı kurulması gibi davalarda tedbiren hüküm sonuna kadar geçit yeri gösterilmesi gibi kararlar verilmesi mümkündür.

      Yine artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen cep telefonlarının çalışması için olmazsa olmaz unsurlarından olan baz istasyonlarının sağlığa zarar verdiği iddiası ile açılan davalarda komşuluk hukuk içerisinde değerlendirildiğinden eserde yer verilmiştir. GSM operatörleri ile birlikte Bedel nun kurulduğu taşınmaz malikleri taraf gösterilerek açılan davada, baz istasyonunun yaydığı sinyaller ile komşu parsellerde bulunan insanların sağlığına zarar verip vermediğinin tespiti açısından yapılacak incelemenin nasıl olacağının tespiti içtihatlar ile belirlendiğinden dikkat edilmesi gereken hususlardan biridir.

      Tüm bu hususlar ve daha fazlası bu çalışma içerisinde sunulmaktadır. Eser hazırlanırken uygulayıcı olarak hâkimler, avukatlar ve bilirkişilerin ihtiyaç duyacakları hususlar açıklanmaya çalışılmıştır. Yirmi bir yıllık hukuk hâkimliği mesleğimin dokuz yılı münhasıran komşuluk hukukuna ilişkin davaların görüldüğü dosyaları inceleme görevi bulunan Yargıtay 14. Hukuk Dairesi tetkik hâkimi olarak geçtiği için burada edindiğim bilgi birikimi ile Türkiye Adalet Akademisinde hoca olarak verdiğim dersler sırasında edindiğim tecrübeden de yararlanarak bu eseri kıymetli meslektaşlarımın hizmetine sunuyorum.

      Stok Kodu
      :
      9786050508628
      Boyut
      :
      16x24
      Sayfa Sayısı
      :
      203
      Basım Yeri
      :
      Ankara
      Basım Tarihi
      :
      2021 Mayıs
      Kapak Türü
      :
      Karton Kapak
      Dili
      :
      Türkçe
  • Taksit Seçenekleri
    • Axess Kartlar
      Taksit Sayısı
      Taksit tutarı
      Genel Toplam
      Tek Çekim
      270,00   
      270,00   
      2
      135,00   
      270,00   
      3
      90,00   
      270,00   
      Ziraat Bankkart
      Taksit Sayısı
      Taksit tutarı
      Genel Toplam
      Tek Çekim
      270,00   
      270,00   
      2
      135,00   
      270,00   
      3
      90,00   
      270,00   
      Maximum Kartlar
      Taksit Sayısı
      Taksit tutarı
      Genel Toplam
      Tek Çekim
      270,00   
      270,00   
      2
      135,00   
      270,00   
      3
      90,00   
      270,00   
      Diğer Kartlar
      Taksit Sayısı
      Taksit tutarı
      Genel Toplam
      Tek Çekim
      270,00   
      270,00   
      2
      -   
      -   
      3
      -   
      -   
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat