Selim Sırrı Tarcan ve İsveç Jimnastiği
BEDEN EĞİTİMİNDE İSVEÇ MODELİNİN II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ENTEGRASYONU
Toplumun farklı kesimleri için çocukluktan yaşlılığa kadar yapılacak jimnastik türü olarak karşımıza çıkmakta olan İsveç jimnastikleri özellikle başta kadınlar olmak üzere sosyal rolleri ve engelleri nedeniyle kamusal alanlardan dışlananların yeniden topluma kazandırılmasında önemli rol oynamıştır. Avrupa’da dahi beden eğitimi ve sportif aktivitelere katılımları pek mümkün gözükmeyen ve Osmanlı içinde de ötekileştirilen kadın, Selim Sırrı Bey’in çabaları ile kamusal alanda boy göstermeye başlamıştır. İsveç dönüşünde öncelik verdiği konulardan biri olan kadınlara ilişkin beden eğitimi uygulamalarını, özellikle dini çevrelerde oluşabilecek mukavemeti bertaraf etmeye yönelik etkin stratejilerle, kız okullarında başlatmayı başarmış, henüz erken sayılabilecek bir dönemde, 1915’te Darülmuallimat programına yerleştirilen beden eğitimi dersleri ile ilk kadın beden eğitimi öğretmenlerinin yetiştirilmesinin yolunu açmıştır. Kadına beden eğitimi öğretmenliği alanı açmak, 19. yüzyılın hemen başlarında sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada devrim niteliğinde bir gelişim ve değişimin işareti olarak değerlendirilebilecek bir açılımdır.
Bu açılımın ve Türkiye’de beden eğitimi ve olimpizmin öncüsü Selim Sırrı Tarcan hakkındaki mevcut literatüre göz atıldığında, öncelikle meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerindeki çok yönlü işlevleriyle uyuşmayan görece düşük bir tanınma düzeyine sahip olduğu; son zamanlarda giderek artan ancak önemli hataları içeren bilgi birikiminin ise büyük ölçüde kendi yazdıklarından ya da hakkında yazılanlardan oluştuğu, dolayısıyla yerli ve yabancı arşivlerden yeterince yararlanılmadığı görülmektedir.
Selim Sırrı Bey, İsveç jimnastiğinin yapılanma ve yaygınlaştırma sürecine İsveç’ten döner dönmez başlamış, beden eğitiminin okul sistemi içerisindeki yerini sağlamlaştırmaya yönelik çalışmalarına devam etmiş, süreli ve süresiz yayınlarda makaleler yazarak ve İsveç jimnastiği yoluyla gençliğin edindiği becerileri ve kazandığı dinamizmi idman bayramları yoluyla halka sunarak toplumda farkındalık ve bilinç oluşturma çabalarına girmiştir. Savaş yıllarında 1916, 1917 ve 1918 yıllarında üç defa düzenlenen İdman Bayramı, toplumun her kesiminde büyük yankı uyandırmıştır. Gençliğin zinde ve dinamik halinin, zayıf düşmüş ve ümitlerini yitirmiş toplumun umutlarını yeniden canlandırdığı, kafasında tasarlamakta olduğu devrim için gençliğe güvenen Mustafa Kemal Atatürk’ün bayramın izleyicileri arasındaki yerini aldığı ve bayramda duyduğu “Dağ Başını Duman Almış” marşının Milli Mücadele’de kendisine yol arkadaşı olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak Selim Sırrı Bey’in, kendi kişisel jimnastik deneyimleri ve dönem aydınlarının uyarılarıyla, bireysel ve toplumsal alanlarda ülke gereksinimlerini karşılayamayacağı kanısına vardığı Alman usulü jimnastikler yerine, askeri, sosyal, pedagojik, sıhhi ve ekonomik alanlardaki elverişli kullanımı nedeniyle Meşrutiyet Türkiyesi’nin İsveç sistemini tercihinde en önemli rolü oynadığı ve beden eğitimindeki bu yeni yöntemin eğitim sistemine entegrasyonu amacıyla, her yaş ve cinsiyet için okul müfredatlarına beden eğitimi dersleri koydurmaya, öğretmen yetiştiren kurumlar oluşturmaya, medya ve görsel şölenler aracılığıyla toplumda farkındalık ve bilinç yaratmaya çalıştığı anlaşılmakta; değişik gerekçelerle ortaya çıkan tepkilere rağmen beden eğitimi olgusunun toplumsal politikalar bağlamında vazgeçilmezliğini yönetici elitlere benimsettiği ve en önemlisi, Cumhuriyet dönemine, beden eğitimine ilişkin, bir hayli olgunlaşmış teorik ve pratik bilgi, spor kültürü ve organizasyonel deneyimin aktarılmasını sağladığı görülmektedir.
- Açıklama
BEDEN EĞİTİMİNDE İSVEÇ MODELİNİN II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ENTEGRASYONU
Toplumun farklı kesimleri için çocukluktan yaşlılığa kadar yapılacak jimnastik türü olarak karşımıza çıkmakta olan İsveç jimnastikleri özellikle başta kadınlar olmak üzere sosyal rolleri ve engelleri nedeniyle kamusal alanlardan dışlananların yeniden topluma kazandırılmasında önemli rol oynamıştır. Avrupa’da dahi beden eğitimi ve sportif aktivitelere katılımları pek mümkün gözükmeyen ve Osmanlı içinde de ötekileştirilen kadın, Selim Sırrı Bey’in çabaları ile kamusal alanda boy göstermeye başlamıştır. İsveç dönüşünde öncelik verdiği konulardan biri olan kadınlara ilişkin beden eğitimi uygulamalarını, özellikle dini çevrelerde oluşabilecek mukavemeti bertaraf etmeye yönelik etkin stratejilerle, kız okullarında başlatmayı başarmış, henüz erken sayılabilecek bir dönemde, 1915’te Darülmuallimat programına yerleştirilen beden eğitimi dersleri ile ilk kadın beden eğitimi öğretmenlerinin yetiştirilmesinin yolunu açmıştır. Kadına beden eğitimi öğretmenliği alanı açmak, 19. yüzyılın hemen başlarında sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada devrim niteliğinde bir gelişim ve değişimin işareti olarak değerlendirilebilecek bir açılımdır.
Bu açılımın ve Türkiye’de beden eğitimi ve olimpizmin öncüsü Selim Sırrı Tarcan hakkındaki mevcut literatüre göz atıldığında, öncelikle meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerindeki çok yönlü işlevleriyle uyuşmayan görece düşük bir tanınma düzeyine sahip olduğu; son zamanlarda giderek artan ancak önemli hataları içeren bilgi birikiminin ise büyük ölçüde kendi yazdıklarından ya da hakkında yazılanlardan oluştuğu, dolayısıyla yerli ve yabancı arşivlerden yeterince yararlanılmadığı görülmektedir.
Selim Sırrı Bey, İsveç jimnastiğinin yapılanma ve yaygınlaştırma sürecine İsveç’ten döner dönmez başlamış, beden eğitiminin okul sistemi içerisindeki yerini sağlamlaştırmaya yönelik çalışmalarına devam etmiş, süreli ve süresiz yayınlarda makaleler yazarak ve İsveç jimnastiği yoluyla gençliğin edindiği becerileri ve kazandığı dinamizmi idman bayramları yoluyla halka sunarak toplumda farkındalık ve bilinç oluşturma çabalarına girmiştir. Savaş yıllarında 1916, 1917 ve 1918 yıllarında üç defa düzenlenen İdman Bayramı, toplumun her kesiminde büyük yankı uyandırmıştır. Gençliğin zinde ve dinamik halinin, zayıf düşmüş ve ümitlerini yitirmiş toplumun umutlarını yeniden canlandırdığı, kafasında tasarlamakta olduğu devrim için gençliğe güvenen Mustafa Kemal Atatürk’ün bayramın izleyicileri arasındaki yerini aldığı ve bayramda duyduğu “Dağ Başını Duman Almış” marşının Milli Mücadele’de kendisine yol arkadaşı olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak Selim Sırrı Bey’in, kendi kişisel jimnastik deneyimleri ve dönem aydınlarının uyarılarıyla, bireysel ve toplumsal alanlarda ülke gereksinimlerini karşılayamayacağı kanısına vardığı Alman usulü jimnastikler yerine, askeri, sosyal, pedagojik, sıhhi ve ekonomik alanlardaki elverişli kullanımı nedeniyle Meşrutiyet Türkiyesi’nin İsveç sistemini tercihinde en önemli rolü oynadığı ve beden eğitimindeki bu yeni yöntemin eğitim sistemine entegrasyonu amacıyla, her yaş ve cinsiyet için okul müfredatlarına beden eğitimi dersleri koydurmaya, öğretmen yetiştiren kurumlar oluşturmaya, medya ve görsel şölenler aracılığıyla toplumda farkındalık ve bilinç yaratmaya çalıştığı anlaşılmakta; değişik gerekçelerle ortaya çıkan tepkilere rağmen beden eğitimi olgusunun toplumsal politikalar bağlamında vazgeçilmezliğini yönetici elitlere benimsettiği ve en önemlisi, Cumhuriyet dönemine, beden eğitimine ilişkin, bir hayli olgunlaşmış teorik ve pratik bilgi, spor kültürü ve organizasyonel deneyimin aktarılmasını sağladığı görülmektedir.
Stok Kodu:9786257048378Boyut:14x21Sayfa Sayısı:240Basım Yeri:Ankara
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim225,00225,002112,50225,00375,00225,00Ziraat BankkartTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim225,00225,002112,50225,00375,00225,00Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim225,00225,002112,50225,00375,00225,00Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim225,00225,002--3--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.