Albert CamusÇağa ve İnsana Tanıklık
Albert Camus'nün yazınsal, sanatsal, düşünsel, siyasal yaşamı 'özgürlükler çağı' olarak
başlayıp ‘korku çağı' olarak sonlanan yirminci yüzyıla odaklanır. Camus'nün yapıtı yüzyılın
iki büyük dünya savaşının yarattığı derin zihinsel bunalımların etkisiyle biçimlenir.
Camus'nün dünyası savaşların yol açtığı ve Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyen
karışıklıkların, yine savaşın sonrasında ortaya çıkan faşizm ve komünizm gibi tartışmalı
büyük ideolojik akımların gölgesinde şekillenir. Bu akımların ortaya koyduğu sonuçlar,
aslında sömürgecilik sonrası Avrupa'nın kendi kabuğuna çekilmesinin oluşturduğu düşünce
ikliminin de sonuçlarıdır ve insan idealinin uğradığı yıkımları gösterir.
Yazarın yirminci yüzyılı kısaca tanımlamak adına yapmış olduğu 'korku çağı' adlandırması
onun çağa ve insana tanıklığının en özlü anlatımıdır. Aynı çerçeveden alarak, insanlık ülküsü
ve tasarısının tıpkı uygarlık gibi hiçbir zaman tamamlanmayacağını, üstelik devamlı olarak
derin bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Camus, bir çıkış yolu bulmak adına her
durumda insana yönelir. Her fırsatta insana duyduğu derin bağlılıktan ve saygıdan söz eder.
Yazgısı gereği mutsuzluğa ve ölüme mahkum olan insanın yaşamına bazı yeni değerler ve
ilkeler üzerinden anlamlar bulmaya çalışır. 'Hayatın anlamının olup olmadığı felsefenin
birinci sorunudur' ile başlayıp çıkış yolu adına önerdiği ‘başkaldırıda dayanışma' ilkesini,
insanın trajik yazgısını aşmada en kısa yol olarak görür. Bu bağlamda Camus siyasal başta
olmak üzere tüm karışıklıklarda kurtarılması gereken biricik öznenin insan olduğunun altını
büyük bir kararlılık ve tutarlılıkla çizer.
- Açıklama
Albert Camus'nün yazınsal, sanatsal, düşünsel, siyasal yaşamı 'özgürlükler çağı' olarak
başlayıp ‘korku çağı' olarak sonlanan yirminci yüzyıla odaklanır. Camus'nün yapıtı yüzyılın
iki büyük dünya savaşının yarattığı derin zihinsel bunalımların etkisiyle biçimlenir.
Camus'nün dünyası savaşların yol açtığı ve Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyen
karışıklıkların, yine savaşın sonrasında ortaya çıkan faşizm ve komünizm gibi tartışmalı
büyük ideolojik akımların gölgesinde şekillenir. Bu akımların ortaya koyduğu sonuçlar,
aslında sömürgecilik sonrası Avrupa'nın kendi kabuğuna çekilmesinin oluşturduğu düşünce
ikliminin de sonuçlarıdır ve insan idealinin uğradığı yıkımları gösterir.
Yazarın yirminci yüzyılı kısaca tanımlamak adına yapmış olduğu 'korku çağı' adlandırması
onun çağa ve insana tanıklığının en özlü anlatımıdır. Aynı çerçeveden alarak, insanlık ülküsü
ve tasarısının tıpkı uygarlık gibi hiçbir zaman tamamlanmayacağını, üstelik devamlı olarak
derin bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Camus, bir çıkış yolu bulmak adına her
durumda insana yönelir. Her fırsatta insana duyduğu derin bağlılıktan ve saygıdan söz eder.
Yazgısı gereği mutsuzluğa ve ölüme mahkum olan insanın yaşamına bazı yeni değerler ve
ilkeler üzerinden anlamlar bulmaya çalışır. 'Hayatın anlamının olup olmadığı felsefenin
birinci sorunudur' ile başlayıp çıkış yolu adına önerdiği ‘başkaldırıda dayanışma' ilkesini,
insanın trajik yazgısını aşmada en kısa yol olarak görür. Bu bağlamda Camus siyasal başta
olmak üzere tüm karışıklıklarda kurtarılması gereken biricik öznenin insan olduğunun altını
büyük bir kararlılık ve tutarlılıkla çizer.Stok Kodu:9786256103412Boyut:13x21Sayfa Sayısı:168Basım Yeri:İstanbul
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim178,50178,50289,25178,50359,50178,50Ziraat BankkartTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim178,50178,50289,25178,50359,50178,50Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim178,50178,50289,25178,50359,50178,50Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim178,50178,502--3--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.