Kenttanrıcılıktan TektanrıcılığaDinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
Kitap Tanıtım Yazısı:
İdeoloji “öznenin gerçeklik ile kurduğu sanal ilişki” (Althusser) ise, gerçeklik evreninin “bilen, bildiğini bilen, gerçeklik üzerinde bilinçli eylem gösteren tek gerçek öznesi insandır.”
Öyleyse “simgesel araç kullanan tek canlı (E. Cassirer) olan insan, dinsel ideolojik araçlarla öteki gerçek özneleri nasıl, neye dönüştürülüyor?
Yazar (A. Şenel) bu sorunun yanıtını, özne gerçeğinden ve anlayışlarından başlayarak, İlkel Topluluk dönemlerinin bildiğini bilmeyen gerçek öznelerinin, çevrelerindeki cansız, canlı, hayvan, insan varlıklarını nasıl “saygın özneler” ve “sanal özneler” olarak görüp algılayabildiği sorunu üzerinde odaklanıyor.
Arkeolojik verilere (mağara resimlerine yansıyan av sihiri törenlerine ve “Venüsler” denen doğurganlık muskalarına) dayanarak kafalarda “saygın sanal özneler” (ölümsüz atalar, totemler) yaratıldığını ileri sürüyor. Kültürel evrimde, ilkel topluluktan uygar topluma geçiş evresi “yerleşik çiftçi”, “göçebe çoban” toplulukları savaşçı/barışçı ilişkilerinde, tarımla ilgili doğa güçlerinin (Toprak Ana-Gök Baba gibi) “çok saygın sanal öznelerin” varlığına inancın doğuşunu açıklıyor.
Sınıflı, devletli ilk uygar toplumlarda o sanal öznelerin, toplumsal gerçekliğin çalıştıran-çalışan, yöneten-yönetilen öznelerinden esinlenilerek, (Sümer/Babil Yaratılış Mitosu Enuma Eliş içinde) gerçekliğin, düşünce üreten-inanç tüketen, Yaradan-Yaratılan, Tanrı-Kul mutlak eşitsizlikçi ilişkisi anlayışıyla tepetakla edilişini saptıyor.
Böylece insanlığın ilk dinsel ideolojisinin (İ.Ö. 4. binyılda) Mezopotamya kent devletlerinin koruyucu tanrılarının varlığına inanç (kenttanrıcılık) odağında geliştirilerek, Kutsal Kitap’lar (Tevrat, İncil, Kur’an) geleneğinde, insanın tanrıya hizmet/kölelik/kulluk etmesi için yaratıldığı inancıyla, insanın özneliğinin yadsındığı “kul insan” anlayışının “içselleştirilmesi” sağlanabiliyor.
Sümer’in ilk kent devletlerinin de ekonomik, toplumsal siyasal bütünleşmelerle “Kenttanrıcılık”tan çoktanrıcılığa, bölgesel devletlere ve (Mezopotamya, Ortadoğu, Akdeniz, Hint, Orta Amerika’da) imparatorluklara koşut kültürel evrimsel gelişmelerle dinsel ideolojinin (Zerdüştlük, Manişeizm, Mazdekçilik) ile “Çifttanrıcılığa” ve “göklerde düzen nasıl tek bir yöneticinin varlığıyla sağlanıyorsa, yeryüzünde kaosun onun tek temsilcisinin bulunmasıyla önlenebileceği” inancı (İ.S. 380’de) Konstantinopolis imparatoru Theodosius’u Hıristiyanlığın devlet dini yapmasına varılıyor. “Tektanrıcılığa” yönelme, oradan tek gerçek tektanrıcı İslam evresinde (İmam Gazali ile 12. yüzyılda) doruğuna çıkarılıp, insanların özneliği yadsınan “şaşkınöznelere” dönüştürülerek tektanrıcı inancın “dondurulduğu” sonucuna ulaşılıyor.
-**************************************-
- Açıklama
Kitap Tanıtım Yazısı:
İdeoloji “öznenin gerçeklik ile kurduğu sanal ilişki” (Althusser) ise, gerçeklik evreninin “bilen, bildiğini bilen, gerçeklik üzerinde bilinçli eylem gösteren tek gerçek öznesi insandır.”
Öyleyse “simgesel araç kullanan tek canlı (E. Cassirer) olan insan, dinsel ideolojik araçlarla öteki gerçek özneleri nasıl, neye dönüştürülüyor?
Yazar (A. Şenel) bu sorunun yanıtını, özne gerçeğinden ve anlayışlarından başlayarak, İlkel Topluluk dönemlerinin bildiğini bilmeyen gerçek öznelerinin, çevrelerindeki cansız, canlı, hayvan, insan varlıklarını nasıl “saygın özneler” ve “sanal özneler” olarak görüp algılayabildiği sorunu üzerinde odaklanıyor.
Arkeolojik verilere (mağara resimlerine yansıyan av sihiri törenlerine ve “Venüsler” denen doğurganlık muskalarına) dayanarak kafalarda “saygın sanal özneler” (ölümsüz atalar, totemler) yaratıldığını ileri sürüyor. Kültürel evrimde, ilkel topluluktan uygar topluma geçiş evresi “yerleşik çiftçi”, “göçebe çoban” toplulukları savaşçı/barışçı ilişkilerinde, tarımla ilgili doğa güçlerinin (Toprak Ana-Gök Baba gibi) “çok saygın sanal öznelerin” varlığına inancın doğuşunu açıklıyor.
Sınıflı, devletli ilk uygar toplumlarda o sanal öznelerin, toplumsal gerçekliğin çalıştıran-çalışan, yöneten-yönetilen öznelerinden esinlenilerek, (Sümer/Babil Yaratılış Mitosu Enuma Eliş içinde) gerçekliğin, düşünce üreten-inanç tüketen, Yaradan-Yaratılan, Tanrı-Kul mutlak eşitsizlikçi ilişkisi anlayışıyla tepetakla edilişini saptıyor.
Böylece insanlığın ilk dinsel ideolojisinin (İ.Ö. 4. binyılda) Mezopotamya kent devletlerinin koruyucu tanrılarının varlığına inanç (kenttanrıcılık) odağında geliştirilerek, Kutsal Kitap’lar (Tevrat, İncil, Kur’an) geleneğinde, insanın tanrıya hizmet/kölelik/kulluk etmesi için yaratıldığı inancıyla, insanın özneliğinin yadsındığı “kul insan” anlayışının “içselleştirilmesi” sağlanabiliyor.
Sümer’in ilk kent devletlerinin de ekonomik, toplumsal siyasal bütünleşmelerle “Kenttanrıcılık”tan çoktanrıcılığa, bölgesel devletlere ve (Mezopotamya, Ortadoğu, Akdeniz, Hint, Orta Amerika’da) imparatorluklara koşut kültürel evrimsel gelişmelerle dinsel ideolojinin (Zerdüştlük, Manişeizm, Mazdekçilik) ile “Çifttanrıcılığa” ve “göklerde düzen nasıl tek bir yöneticinin varlığıyla sağlanıyorsa, yeryüzünde kaosun onun tek temsilcisinin bulunmasıyla önlenebileceği” inancı (İ.S. 380’de) Konstantinopolis imparatoru Theodosius’u Hıristiyanlığın devlet dini yapmasına varılıyor. “Tektanrıcılığa” yönelme, oradan tek gerçek tektanrıcı İslam evresinde (İmam Gazali ile 12. yüzyılda) doruğuna çıkarılıp, insanların özneliği yadsınan “şaşkınöznelere” dönüştürülerek tektanrıcı inancın “dondurulduğu” sonucuna ulaşılıyor.-**************************************-
Stok Kodu:9789755339542Boyut:14x20Sayfa Sayısı:415Basım Yeri:Ankara
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim122,25122,25261,13122,25340,75122,25Ziraat BankkartTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim122,25122,25261,13122,25340,75122,25Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim122,25122,25261,13122,25340,75122,25Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim122,25122,252--3--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.